cicek-010.gif

 

İLİM YUVASI / OCAĞI

ANA SAYFA
ATATÜRK KÖŞESİ
2018 UMUTLARIMIZIN YEŞERECEĞİ BİR YIL OLSUN
CEVDET AKBURU KİMDİR?
CEVDET İSMİNİN ANLAMI VE ÖNEMİ
SİTENİN KURULUŞ FELSEFESİ
ALLAH (CC)'E İLTİCA ZİKRİM
AŞK-I HÜDA ( AŞK-I SEMA) - "HU AŞKI"
HAYATIMA YÖNVEVEREN VE IŞIK TUTAN HADİSELER
SEMA'DAN SENA'YA MANA ALEMİ!
MANA ALEMİNDE LUTFEDİLENLER!
SIR KAPISI - SIRR-I HAKİKAT
HAK YOL’DA YÜRÜMEK; KILDAN İNCE, KILIÇTAN KESKİNDİR!
DİNİMİZİN EMRİ; OKU EMRİ ÜZERİNE İNŞAA EDİLMİŞTİR!
ALEVİ DEYİŞLERİ
MUTLAKA İZLENMESİ GEREN VİDEOALAR
ALEVİLİK NEDİR?
İSLAMİYET VE ALEVİLİĞİN ÖNEMİ!
EHLİBEYT KİMLERDİR?
ALEVİLİK'TE 4 KAPI 40 MAKAM'IN ÖZÜ VE TEMEL ESASLARI
HZ. ALİ (AS)'NIN SÖZLERİ VE SIR DERYASI
HZ. ALİ (AS) HAYATI
HZ. HASAN (AS)
HZ. HÜSEYİN (AS)
HZ. FATIMA (AS)
12 İMAMLAR KİMLERDİR? KISA TANITIM BİLGİSİ
12 İMAMLARIN HAYATLARI
KUR'AN-I KERİM OKUMAYI ÖĞREN!
KUR'AN-I KERİM OKU - DİNLE
MEALLİ KUR'AN-I KERİM DİNLE
FARKLI DİLLERDE KUR'AN OKU
MEALLİ KUR'AN-I KERİM OKU - DİNLE
KUR'AN-I KERİM'DE DUA AYETLERİ
KUR'AN-I KERİM DEN AYETLER GÜLİSTANI
KUR'AN-I KERİM'DEN UYARICI AYETLER
KUR'AN-I KERİM'DE ŞEYTAN'LA İLGİLİ AYETLER!
ALLAH (CC) İLMİ İÇİN ÇALIŞANLARIN YOLU HEP AÇIK TUTULUR!
ŞEYTAN'LA İLGİLİ HADİSLER
HZ: MUHAMMED (SAA)'İN HAYATI
HZ. MUHAMMED (SAA)'İN HAYAT ÖZETİ
HZ. MUHAMMED (SAA)'İN VEDA HUTBESİ
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRMENİN ÖNEMİ - VİDEO!
HZ. MUHAMMED (SAA)'E SALAVAT OKU
SALAVAT-I FATİH - ÇOK KIYMETLİ SALAVAT
PEYGAMBERİMİZ (SAA)'İN DUASI
41 SORUDA PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAA)'İ TANIYALIM
SORULARLA PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAA)
ŞEYTAN'IN DİLİYLE NEFSİN YAP DEDİKLERİ!
ALEVİLİK VE YANLIŞ DEVLET POLİTİKALARI
"ENE'L HAKK" - HALLAC-I MANSUR
SELMAN-I FARİSİ KİMDİR?
"KÜNTÜ KENZ" (GİZLİ HAZİNE) AŞK U SEVDA "HÛ" ÇEKER
ESMAÜL HÜSNA - ENGİN NOYAN - VİDEO!
HAFTANIN 7 GÜNÜ HZ. MUHAMMED (SAA)'E SALAVAT OKU!
HAKK DOSTU HIZIR (AS) VE KERAMETLİ KİŞİLİĞİ!
HAKK DOSTU MEHDİ (AS) VE ÖNEMİ:
HAKK DOSTU MEHDİ (AS)'IN ZUHUR ETMESİ
HAKK DOSTU MEHDİ (AS) ZUHUR ETTİĞİNDE ŞU GÖREVLERİ İFA EDECEKTİR İNŞALLAH!
HAKK DOSTU VEYSEL KARANİ'NİN DUA-İ MUNACATI
HAKK DOSTU VEYSEL KARANİ'NİN HAYATI VE SÖZLERİ!
HAKK DOSTU ABDÜLKADİR GEYLANİ'NİN HAYATI VE SÖZLERİ!
HAKK DOSTU ARSLAN BABA HAZRETLERİ
HAKK DOSTU AHMET YESEVİ HAZRETLERİ
HAKK DOSTU HACIBEKTAŞ-I VELİ HAZRETLERİ VE SÖZLERİ
HAKK DOSTU ŞEMS-İ TEBRİZİ HAZRETLERİ
HAKK DOSTU MEVLANA HAZRETLERİ VE SÖZLERİ!
HAKK DOSTU HACIBAYRAM-I VELİ
HAKK DOSTU YUNUS EMRE HAZRETLERİ VE SÖZLERİ
HAKK DOSTU BİŞR-İ HAFİ HAZRETLERİ, HAYATI VE SÖZLERİ!
HAKK DOSTU SAİD-İ NURSİ VE RİSALE-İ NUR
YA ALLAH YA FERDU YA HAYYU YA KAYYUMU YA HAKEMU YA ADLU YA KUDDUSÜ!..
KENZÜL ARŞ OKU
CELCELUTİYE KASİDESİ OKU!
CELCELUTİYE KASİDESİ VE ÖNEMİ
CEVŞEN-ÜL KEBİR - BÜYÜK CEVŞEN OKU
SEKİNE DUASI HAKKINDA BİLGİLER VE OKUNUŞU
CUMA GÜNÜ VE MÜSLÜMANLIKTAKİ ÖNEMİ
ŞEMS-İ TEBRİZİ 'NİN 40 KURALI
ALLAH (CC)'Ü YÜCELTEREK DUA ETMEK!
ESRARLI DUALAR
AHMET HULUSİ'DEN İKİ İSM-İ AZAM DUASI
ESMAÜL HÜSNA'LAR VE ÜÇLÜ VEFKLERİ
BESMELE'NİN SIRLARI
KİMDİR BU DİLLERE DESTAN SEYİT BATTAL GAZİ!
VUCUDU PİSLİKLERDEN ARINDIRAN SU; İNSANI GÜNAHLARINDAN ARINDIRANSA TÖVBE VE TAKVA'DIR!
GİZEMLER VE BİLİNMEYENLER HER ZAMAN ÜRKÜTÜCÜDÜR
İLMİN KİŞİ VE İNSANLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
ARAŞTIRMACI YAZAR İSMAİL UÇAKÇI'NIN AŞİRET ARAŞTIRMASI SONUÇLARI
HER SIKINTIDA DUAYA SARILMAK
DÖRT BÜYÜK MELEK KİMLERDİR?
SORGU MELEKLERİ "MÜNKER VE NEKİR"
EVVELCE CİNLER ALEMİ VARDI
CİN MUSALLATI - CİNLERLER İNSANA NASIL MUSALLAT OLURLAR?
İSLAMDA İNSAN EŞİTLİĞİ VE KADININ YERİ
HERKESİN BİLMESİ GEREKEN DİNİ BİLGİLER
KÜÇÜKERİKLİ KÖYÜ NEREDEDİR VE NASIL BİR YERDİR?
İL İL TÜRKİYE'Yİ TANIYALIM!
GAZETE BAŞSAYFALARINA GÖZAT!
TARİHTE BU GÜN NE OLDU?
İŞ VE İŞÇİ BULMA İLANLARI
BİLGİSAYARINIZ İÇİN ON SEÇKİN PROGRAM
GERÇEĞE EN YAKIN ÇEVİRİ YAPAN ONLINE SİTELER
MISIR PİRAMİDLERİ 3D SANAL İZLE
KIYAMETİN KUYRUKLU YILDIZLARI!...
UYDUDAN BULUNDUĞUNUZ YERİ İZLEYİN!
2014 KURBAN BAYRAMI NE ZAMAN
HURRİYET BUMERANG HABER
İLLER ARASI MESAFELER
HTML KOD DENEME
DİĞER WEBSİTELERİMİZ
LÜTFEN ANKETİMİZE KATILIN...
Ziyaretçi defteri
İletişim
 

İLMİN KİŞİ VE İNSANLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ



İlim İlim Bilmektir

Peygamber Efendimiz buyuruyor: “Ben İlmin şehriyim, Ali (r.a.) de kapısıdır. İlim isteyen imse bu kapıdan gelsin”... İslam’la mücadele “ilim” ile mücadele halini aldı yıllar boyu. Basit ve kaba bir teknoloji ilmi düşüncenin ve İslam’dan doğup dünyayı aydınlatan medeniyet ışığının üzerine bir perde gibi çekilmek istendi. Evvela “ilim ile iman’ın birbirinden ayrı şeyler olduğu” iddiası ile başlayan bir inançsızlık salgını, giderek “ilmin imana ihiyacı olmadığı”, daha sonra da “ilmi gerçeklerin imana aykırı bulunduğu”, “ilim ile inancın asla bağdaşamayacağı” noktasına kadar geldi. Bugün, sadece “laik ilmin mevcut olabileceği” bir “bilimsel gerçek”, bir “doğma” ve “değiştirilemez peşin hüküm” olarak kabul edilmekte, aksini iddia edenler cahillikle, gerilikle, hatta yobazlıkla suçlanmakta, hor görülmektedir. Bunda, Necip Fazıl merhumun dediği gibi, “her yanı güzelliklerle dolu olan İslam her suretle çirkinleştirmeye memur gerçek yobazların” da rolü çok.

Mülkün Yaratıcısı, Sahibi, Kanun koyucusu, “laik ilim” feryatları ile - haşa- saklanmak, gizlenmek istenmekte, O’nun kanunları “tabiat kanunu”, “doğa yasası” gibi isimlerle“cansız tabiatıri, madde’nin mahsulü” olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu kâinatın, bu alemlerin tek Yaratıcısı ve Sahibi Allah olduğuna göre, elbette yarattıklarının nasıl işleyeceğine, yaratılmışların arasındaki münasebetlerin ne olacağına dair kanunları da gene bizzat O vazetmiştir. Yani, Allah nasıl tek ve müstakil Yaratıcı ise, aynı şekilde tek ve müstakil Vaazı-ı Kanun da O’dur. Demek oluyor ki, O’nun emrettiği “din”, O’nun koyduğu “kanun”ların cümlesini içine almaktadır. Böylece, “din” den ayrı ve onunla ihtilaf halinde bir “müspet ilim” tasavvur etmek akla ve mantığa aykırıdır. Hal böyle iken nasıl olur da, biraz evvel işaret ettiğimiz gibi, bir “müspet ilim” şamatası arkası arkasına ilmin asıl Sahibi –haşa-gizlenilmek istenir? Buna kimin ve nasıl gücü yeter? İslam’ın zuhurundan beri bütün ilmi gelişmeler ve buluşlar ancak Allah’ın emirlerini, bize anlattıklarını ve bildirdiklerini teyitten ileri gidememiştir ki. Neye bakarsanız, neyi görürseniz orada O’nu bulursunuz.

Senden bu cihan içre nişan ister idim ben Ahır bunu bildim ki cihan hep Sen imişsin Bunu bilemiyor, O’nu bulamıyor iseniz vah size!

Allah, kendisinin bilinmesini arzu etmiş ve bu kâinatı yaratmıştır. O halde, “Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri bundan öğüt alır” (Zümer Süresi, 9) Ayet-i kertmesi ile murad edilen, insanoğlunun, yaradılışının sırrını, hikmetini bilmesidir. Yaradılışın sırrını bilmek için o yaradılışın ve yaratılmışların kanunlarını bilmek, ilim sahibi olmak, “müspet” denen ilimleri öğrenmek gerekir. Bilen kişi herşeyden evvel Allah’ı bileceğinden, Allah’tan en çok korkan, en doğru yolda olan da o kimse, yani Alim, bilgi sahibi olandır (Kullarından yalnız alimler Allah’tan korkar. Allah şüphesiz aziz’dir, gafur’dur) (Fatır Süresi, 28).

Kur’an-ı Kerim’de birçok misaller verilmiştir. Bu misaller her devre uygun, her zamanın
olaylarına tatbik edilecek genişlikte ve ehemmiyette misallerdir. Onları, verildiği şekilde ve birer müşahhas örnek’ten ziyade, zamanları aşan birer ibret dersi olarak mütalaa etmek lazımdır. Allah Ankebüd Süresinde buyuruyor ki: “Biz bu misalleri insanlar için zikrediyoruz, uma onları alimlerden başkası düşünüp anlayamaz”...

Peygamber Efendimiz birçok hadislerinde ilmin ehemmiyetine işaret buyurmuş, İslam’ın ilme verdiği önemi dile getirmiştir. Medine’yi, Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret edenler görmüşlerdir. Peygamberimizin medfun bulundukları mahallin arkasında dikdörtgen şeklinde bir saha, diğer mescit seviyesinden bir miktar yükseltilmiş, bir sofa” şeklinde inşa edilmiştir. Orayı ziyaret bahtiyarlığına erişenler bu mahalde namaz kılmaya bilhassa dikkat ve itina gösterirler. icret’ten hemen sonra, Mescidi-i Nebevi’nin bir tarafına yapılan bu ”sofa” veya platform, İslamiyet’in ilk üniversitesi olmuştur diyebiliriz. Buraya gelen talebeler bu “suffa” da toplanırlar ve ilim tahsil ederlermiş. Onun için onlara “ehl-i suffa” demek adet olmuştur. Rasulullah Efendimiz bir gün mescide girdiklerinde bir grup insanın Kur’an okuyup dua ettiklerini, başka bir grubun da ilim tahsil ettiğini görür ve der ki: “Hepsi de hayırlı iş üzerindeler. Bunlar Kur’an okuyup Allah’a dua ediyorlar. Allah dilerse onlara istediklerini verir, dilerse vermez. Şunlar da öğreniyor ve öğretiyorlar. Ben muallim olarak gönderildim”... Ve ilim tahsil edenlerin yanına oturur... En büyük “muallim” Peygamber Efendimizdir. Kendisi bu muallimlik vazifesini tam yaptığına da Veda Hutbesi’ni irad buyururken orada bulunan insanları, o bahtiyar kimseleri şahit tutmuş, “Şahit ol Ya Rab” diyerek bu şahadetin Cenabı Hakka ulaşmasına dua etmiştir.

Resulullah (a.s.m.) buyurmuştur: “İlim talebi her Müslümana farzdır. İlmi ehlinden başkasına veren, domuzlara cevher, inci ve altın gerdanlık takan kimse gibidir”... Burada hemen bazı müfsitlerin sapık iddia ve düşüncelerine de cevap vermek isterim. Onlar İslamiyet’in zuhuru sırasında müspet ilimlerin, mesela matematiğin, mesela fizik ve kimyanın mevcut olmadığını, dolayısıyla, burada zikredilenin sadece “Din ilmi” olduğunu, böylece, İslam’ın “müspet” denen ilimlerle alakasının bulunmadığını ileri sürerler. Böylece kafaları bulandırmaya, insanların düşüncesini saptırmaya çalışırlar. Bunlara en iyi cevabı gene Rasulullah Efendimiz vermiş, “İlim Çin’de de olsa onu arayınız - İlim talebi her müslümana farzdır” demiştir. Çin’de İslam dinini mi arayacaktı acaba Müslümanlar? Ve o tarihte Çin’de riyaziye’den fiziğe kadar müspet ilimlerin temelleri atılmış, gözlük camları bulunmuş, Çin Seddi inşa edilmişti... Akupunktur denen Çin tedavi usulünün kökleri ise binlerce yıl öncesinden günümüze kadar gelmektedir...

Zamanımız, teknikteki büyük ilerlemeler yanında gerçek ilim adamının, geniş düşünceli, ihata sahibi alimlerin yetişmesinde büyük bir çoraklaşmaya doğru gitmektedir. Peygamberimiz “İlmin kalkması kıyamet alametlerindendir” buyuruyor. Alimlerin yetişmemesi, ilmin unutulması, insanların ilimleri ile amil olmamaları bir çeşit kıyamet demek olan değerler ve mefhumlar kargaşasını beraberinde getirecek, dünyanın düzeni, insanların aralarındaki münasebetleri bozulacaktır. Hazret-i Rasulullah bunu şöyle izah ediyor: “İlmin kalkması ilim adamı yetişmemesindendir”... “Allah ilmi insanların kafasından söküp atacak değildir. İlmin kalkması, ilim adamlarının ortadan çekilmesi ile vaki olacak, ortada alim kalmayınca halka cahiller önderlik edeceklerdir”... Onun içindir ki “İlmin esirgenmesi helal olmaz” duyrulmuştur. İşte, aziz okuyucularım, dalalet, sapıklık, ilmin esirgenmesi, ilim adamlarının ortadan çekilmesi ve insanların kaderinin cahillerin eline geçmesi ile başlar!

“Alimlerin abid’e üstünlüğü, Peygamberin herhangi bir insana üstünlüğü gibidir” diyen Hazret-i Rasulullah, “Allah, melekleri, hatta yuvasındaki karıncaya ve hatta denizlerdeki balığa kadar göklerdeki ve yerlerdeki herşey insanlara hayrı öğreten kişiye dua ederler” diye ilave ediyor. “Kıyamet gününde alimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır; alimlerin mürekkebi şehitlerin kanından daha ağır gelir”...

Bir gün Sahabe’den biri Peygamberimize gelerek, “Ey Allah’ın Resulü, bana İslam hakkında bir söz söyle ki, senden başkasına bu konuda başka birşey sormaya ihtiyacım kalmasın” der. Peygamberimizin cevabı hepimize, herkese, bütün insanlığa ebediyen yol gösterecek bir öğüttür: “ALLAH’A İNANDIM DE, ONDAN SONRA DA DOSDOGRU OL”... Allah’a kâmil iman da, “dosdoğru olmak” da ancak bilmekle, ancak ilimle mümkündür. Allah bizi faydasız ilimden korusun ve ilim yolundan, gerçek ilmin yolundan, O’nun yolundan, Resulünün yolundan ayırmasın.

Yunus Emre ne güzel söylemiş:

İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Bu nice okumaktır

Prof. Dr. Ayhan Songar
Kaynak: http://www.sizinti.com.tr/

İlim, Fen ve hayatımızdaki önemi:

Sual: İslamiyet’in fen bilgilerine bakış açısı nasıldır? Fen ilerledikçe dinin zayıflayacağı doğru mudur?
CEVAP
Kesinlikle yanlıştır İslami ilimler (Akli ilimler) ve (Nakli ilimler) olmak üzere ikiye ayrılır:
Nakli ilimler aklın ve dimağ gücünün dışında ve üstündedir Bunlar (edille-i şeriyye) denilen dört kaynaktan meydana çıkmıştır Bunlara (Din bilgileri) denir

Akli ilimler his organları ile duyularak akıl ile incelenerek tecrübe edilerek ve hesaplanarak elde edilir Bu ilimler nakli ilimlerin anlaşılmasına ve tatbik edilmesine yardımcıdır Öğrenilmeleri farz-ı kifayedir Bu ilimler matematik mantık ve bütün tecrübi ilimlerdir Bunlara (Fen bilgileri) de denir Demek ki (fen bilgileri) İslami ilimlerin bir koludur Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hikmet yani fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır Nerede bulursa alması gerekir) [İbni Asakir]

Bir İslam şehrinde fennin yeni bulduğu bir alet bir vasıta yapılmayıp bu yüzden bir müslüman zarar görürse o şehrin idarecileri mesul olur Fennin ilerlemesi her yeni buluşAllahü teâlânın varlığını bir olduğunu kudretini ve ilmini daha fazla meydana çıkarmaktaİslamiyet’i desteklemektedir Büyük İslam âlimi Seyyid Şerif Cürcani hazretleri buyuruyor ki:
(Aklı olan iyi düşünen bir kimse için astronomi ilmi Allahü teâlânın varlığını anlamaya çok yardım eder)

İmam-ı Gazalî hazretleri de buyuruyor ki:
(Astronomi ve anatomi bilmeyen Allahü teâlânın varlığını ve kudretini iyi anlayamaz)

Kadi Beydavi hazretleri Neml suresindeki (Dağları yerinde duruyor görüyorsun Halbuki bunlar bulut gibi hareket etmektedir) âyet-i kerimesini açıklarken dünyanın nasıl döndüğünü açıklamaktadır

İmam-ı Razi hazretleri de Enbiya suresinin 33 âyet-i kerimesinin tefsirinde; ayın güneşinyıldızların mihverleri ve yörüngeleri etrafında döndüklerini daha önceki âlimlerden alarak bildirmektedir Fen adamları İslam kitaplarını okuyunca Kur'an-ı kerimin her tecrübeyi her buluşu daha önceden aynen haber vermiş olduğunu görerek hayran kalmaktadır

Fen bilgilerini iyice tetkik eden bir fen adamının Allahü teâlânın varlığını inkâr etmesi mümkün değildir Bazı fen adamlarının dinsiz olmalarına ise papazların ve cahil halkın bâtıl inanışları ve yanlış anlayışları sebep olmuştur

İnsaflı fen adamları eğer Kur'an-ı kerimden çıkarılan fenne bağlı bilgileri bunların inceliğini doğruluğunu okuyup anlasalar hepsi de hakikati görüp seve seve Müslüman olur Hıristiyanlığın akla ve ilme aykırı hükümlerini okuyan bazı ilim adamları şüpheye düşmekte veya inkârcı olmaktadır

Akıllı kimse gökteki aya güneşe yıldızlara yeryüzündeki bitki hayvan ve acaip değişmelere baksa Allahü teâlânın varlığına birliğine ilim ve iradesinin kemaline akılları durduran hikmetinin sonsuzluğuna kudretinin büyüklüğüne ve nihayetsizliğine iman eder nimetlerine şükreder

Fen bilgileri doğru iman sahiplerinin imanını kuvvetlendirir İmanı bozuk olanlara faydası olmaz O halde önce doğru imanın ne olduğunu öğrenmek gerekir

Kur’an-ı kerim mucizesi
Kur’an-ı kerimde o zamana kadar hiç bilinmeyen hususlar zikredilmiş midir? Bunu tetkik edelim:

Bugün dünyamızın nasıl meydana geldiği hakkında büyük ansiklopedilerde ve fen adamlarının kitaplarında şu malumat vardır:

(Milyarlarca sene evvel bütün kâinat [Evren] bir tek parçadan ibaret idi Bu tek parçanın ortasında birdenbire büyük bir infilak oldu ve bu tek parça birçok parçalara ayrıldı Parçaların her biri başka bir cihete doğru gidiyordu Nihayet bu parçaların bazıları birbirleriyle birleşerek muhtelif seyyareler [gezegenler] ve ayrı ayrı galeksiler [saman yolları] güneşler ve peykler [aylar] meydana getirdiler Artık Fezada [uzayda] bu ilk patlamaya karşı bir mukavemet kalmadığından bu seyyareler ve uydular ve bunların içinde bulundukları galeksiler fezada kendi mahreklerinde [yörüngelerinde] devr etmeye [dönmeye] ve yüzmeye devam ettiler Dünya içinde güneşin de bulunduğu bir galeksidir Kâinatta sayılamayacak kadar çok galeksiler vardır Kâinat gittikçe genişleyen bir manzume [sistem]dir Galeksiler yavaş yavaş dünyadan uzaklaşmaktadır Çünkü Kâinat genişlemektedir Bir kere süratleri ziyanın süratine varırsa artık öteki galeksileri görmemize imkan kalmayacaktır Şimdiden daha kuvvetli teleskoplar yapmaya mecburuz Zira bir müddet sonra onları göremeyeceğimizden korkmaktayız) diyorlar

Kendileri ile görüştüğümüz fen adamlarına (Bu neticeye ne zaman vasıl oldunuz?) dediğimiz zaman (Şöyle böyle 50-60 seneden beri bütün dünya fen adamları bu kanaatlerde birleşmiştir) demektedirler 50-60 sene dünya hayatında çok kısa bir fasıladır

Şimdi hemen bu hususta âyet-i kerimelerde ne buyurulduğuna bakalım:

(İnkâr edenler gökler ve Erd küresi birbirlerine yapışık iken onları ayırdığımızı bilmezler mi?) [Enbiya 30]

(İnkâr edenlere bir delil de gecedir Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler Güneş kendisi için belirlenen yerde akar (döner) [Yasin 3738]

Demek oluyor ki Allahü teâlâ fen adamlarının ancak 50-60 sene evvel meydana çıkarabildikleri dünyanın yaratılışını bundan tam 1400 sene evvel insanlara bildirmiştir

Şimdi yine fen adamlarına dönelim:
Biyologlar: (Bugün hayatın nasıl meydana geldiğini şöyle açıklıyoruz: Dünyanın ilk havasında amonyak oksijen ve karbonik asit vardı Yıldırımların tesirleri ile bunlardan amino-asitler meydana geldi Milyarlarca sene evvel ilk defa su içinde protoplazma husule geldi Bunlardan ilk amibler meydana çıktı Hayat suda başladı Sudan karaya çıkan canlılarhavadan amino-asitleri alarak proteinli bünyeler meydana getirdiler Görüldüğü gibi bütün canlılar sudan gelmektedir ve ilk canlılar suda teşekkül etmiştir) diyorlar

Şimdi âyet-i kerimelerde ne buyurulduğuna bakalım:

(İnkâr edenler bütün canlıları sudan yarattığımızı bilmezler mi?) [Enbiya 30]

(İnsanı sudan [meniden] yaratarak erkek ve kadın akrabalar yapan Allah’tır) [Furkan 54]

(Yerin yetiştirdiklerinden insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allahü teâlâ her türlü ayb ve noksandan münezzehdir) [Yasin 36]

Burada nebatatı ve hayvanatı tetkik edenlere ve bunların yanında (Bilmedikleri şeyler) buyurarak insanların ancak zamanla ve yavaş yavaş bulabildikleri atom enerjisi gibi yeni kaynakları inceleyen ilim adamlarına imalar işaretler vardır Nitekim âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:

(Gökleri ve yerleri yaratması renklerinizin ve lisanlarınızın ayrı olması Onun varlığının âyetlerinden [işaretlerinden]dir Doğrusu burada âlimler [anlayış sahipleri] için ibret vardır) [Rum 22]

Demek oluyor ki (lisan ve renk farklarında) henüz bizim bugün daha bilemediğimiz bazı incelikler vardır Bunlar zamanla meydana çıkacaktır

Şimdi dünyanın sonu hakkındaki malumatımızı tetkik edelim Fen adamları (Dünyanın muhakkak sonu gelecektir Nitekimkâinatta bazen bir seyyare parçalanıp ortadan kaybolmaktadır Bizim tetkiklerimize göre dünyamız önceden kat’i olarak hesap edemediğimiz bir zaman sonra muvazenesini kaybederek param parça olacaktır) demektedirler Halbuki bunu Kur’an-ı kerim bize 1400 sene evvel bildirmiştir Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:

(Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı zaman) [Zilzal 12]

(Size [varlığına ve birliğine delalet eden] âyetlerini mucizelerini gösteren size gökten rızk indiren Odur Bu âyetlerdenişaretlerden Allah’a inananlardan başkası ibret almaz) [Mümin 13]

Buradaki (gökten rızk indiren) tâbiri çok kereler Musa aleyhisselam ve kavmi çölde yolunu kaybettiği zaman gökten inen (Kudret helvası) denilen ve bugün de susuz yerlerde peyda olan Manna adlı şekerli maddeyi işaret olabilir denilmiştir Halbuki bu açıklama yanlıştır Tefsir kitaplarında âyet-i kerimedeki (Size gökten rızk indiren) mealindeki kısım(Size gökten rızkınızın sebebi yağmur ve gayrilerini [kar rutubet] indiren Allahü teâlâdır) şeklinde tefsir buyurulmuştur Çünkü Allahü teâlâ bizim rızkımızı hakikaten semadan indirmektedir

Bunu biraz izah edelim Bugün en büyük fen adamları dünyada albüminlerin proteinlerin nasıl meydana geldiğini şöyle izah etmektedir: (Yağmurlu günlerde yıldırım ve şimşeklerin tesirleri ile havadaki oksijen ve azot birleşerek renksiz azot monoksit gazını meydana getirmekte bu gaz tekrar oksijenle birleşerek turuncu renkli azot dioksid diğer taraftan yine yıldırım ve şimşeklerin tesiri ile havadaki rutubet ve azottan amonyak meydana gelmektedir Azot dioksid ise rutubetin tesiriyle nitrik aside dönüşmekte bu sefer nitrik asit ile amonyak yine havada bulunan karbonik asitle birleşerek amonyum nitrat ve amonyum karbonat hasıl olmakta meydana gelen bu tuzlar yağmurla yer yüzüne inmektedir Yer yüzünde bu tuzlar toprakta bulunan kalsiyum tuzları ile birleşerek kalsiyum nitratı meydana getirmekte bu tuz da nebatat [bitkiler] tarafından mass edilerek [emilerek] onların yetişmesine sebep olmaktadır Bu nebatatı yiyen insanlarda ve hayvanlarda o maddeler muhtelif proteinlere [ki bunların arasında albüminler de vardır] tehavvül etmekte ve bu hayvanların etlerini sütlerini yumurtalarını yiyen insanları beslemektedir O halde insanların rızkı Kur’an-ı kerimde bildirilmiş olduğu gibi semadan gelmektedir)

Son olarak Kur’an-ı kerimin Muhammed aleyhisselamın en büyük mucizesi olduğuna dair herkesin bildiği bir olayı bir hakikati burada tekrar hatırlatalım:

Müslümanlığı tercih edenlerin arasında denizaltı araştırmaları ile bütün dünyanın yakından tanıdığı dünyanın en meşhur denizaltı kâşiflerinden Fransız ilim adamı Kaptan Kusto yer alıyor

Televizyonda yayınlanan Yaşayan Deniz programı ile okyanusların sırlarını bir bir gözler önüne getiren Kaptan Kustoİslam dinini tercih etmesine asıl sebep olan vak’anın Atlas Okyanusu ile Akdeniz sularının birbirine karışmadığını tespit ettikten sonra bunun 1400 sene önce dünyaya indirilen Kur’an-ı kerimde beyân buyurulduğunu görmesi olduğunu bildirdi

Kaptan Kusto İslam dinini tercih etmesine sebep olan hadiseyi şöyle anlattı:
(1962 senesinde Alman ilim adamları Aden körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendeb boğazında Kızıldeniz’in suyu ile Hind Okyanusunun suyunun birbirine karışmadığını bildirmişlerdi Biz de Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in sularının birbirine karışıpkarışmadığını tetkik etmeye başladık Evvela Akdeniz’in kendine has sıcaklığı tuzluluğu ve kesâfeti ile ihtiva ettiği canlıları tespit ettik Aynı tetkikatı Atlas Okyanusunda tekrarladık İki su kütlesi binlerce seneden beri Cebelitarık boğazında birleşiyordu Bu vaziyette iki su kütlesinin karışması ile tuzluluk kesâfet gibi unsurların birbirlerine müsavihiç olmazsa yakın olması icap ediyordu Halbuki her iki denizin en yakın kısımlarında bile deniz suyu kendi hassasını koruyordu Yani iki denizin birleşme noktasında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine karışmasına mani oluyordu Bu hâli anlattığım [İslamiyet'i seçerek müslüman olan] Profesör Maurice Bucaille bunda şaşılacak bir şey olmadığınıİslam’ın kudsi kitabı Kur’an-ı kerimin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi Hakikaten bu hâl Kur’an-ı kerimde açıklanıyordu Bunu öğrenince Kur’an-ı kerimin (Allah kelamı) olduğuna inandım Hak din olan İslamiyet’i seçtim)

Birbirine karışmayan iki denizin bulunduğu hususunda birkaç âyet-i kerime vardır:
(Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici diğerinin ki tuzlu ve acı iki denizin arasına bir engel aşılamaz bir serhat koyan Odur) [Furkan 53]

(İki deniz birbirine bitişik iken [Rabbinizin koyduğu engel ile] birbirine karışmaz) [Rahman 19 20]

(iki deniz arasına perde koyan) [Neml 61]

(İki denizden biri tatlıdır harareti keser içimi kolaydır Diğeri de tuzludur boğazı yakar) [Fatır 12]

Yukarıdaki bilgileri (Kur’an-ı kerimde bildirilen şeyler fen bilgilerine uymuyor Muhammed “aleyhisselam” arkadaşlarıyla kendi yazdı) diyenlere cevap olarak yazıyoruz

İslam âlimleri tefsir ilminin mütehassısları âyet-i kerimeleri zamanlarındaki fen bilgilerine göre tefsir etmişlerdir Biz burada Kur’an-ı kerimin her asırdaki fen bilgilerine uygun olduğu gibi en yeni keşiflere de muvafık olduğunu göstermek istiyoruz Her âyet-i kerimenin birçok hatta sonsuz manası vardır Çünkü Allahü teâlânın bütün sıfatları gibi kelam sıfatı da sonsuzdur Bu manaların hepsini ancak Kur’an-ı kerimin sahibi yani Allahü teâlâ bilir Bunların çoğunu sevgili Peygamberine bildirmiştir Bu mübarek Peygamberi de münasip gördüklerini Eshabına haber vermiştir Yukarıda verdiğimiz malumat o manalar deryasından birkaç damla olabilir kanaatindeyiz

Şimdi biz bütün bu fen adamlarına (Acaba bu hakikatleri bundan tam 1400 sene evvel okuma yazma öğrenmemiş olan bir zat düşünebilir miydi?) diye soracak olsak onlar: (Böyle şey olur mu? Bugün bu hakikatlere varmak içininsanlar sayısız kitaplar okumuşlar sayısız tecrübeler yapmışlar ve ancak asırlardan sonra bu hakikatlere varmışlardır Bu tecrübeleri yapabilmek için uzun seneler okumak muazzam laboratuvarlar kurmak birçok hassas aletleri hazırlamak ve kullanmak icap eder) diyeceklerdir

O halde okuma yazma öğrenmemiş olan ve tamamen cahil bir muhitte yetişen bir zatın böyle muazzam ilmi hakikatleri kendiliğinden bulup ortaya koyması düşünülebilir mi? Elbette ki düşünülemez O halde Kur’an-ı kerimin Muhammed aleyhisselam tarafından yazıldığı iddiasını yapmak hiçbir bakımdan doğru değildir Bugün birçok gayretlerden sonra elde edilen hakikatleri bize 1400 sene evvel bildiren bir kitab ancak Allahü teâlânın Kitabı olabilir Böyle muazzam bir kudretinsanlarda olamaz Ancak Allahü teâlâda vardır Yukarıdaki hususları dikkat ile okuyan herkes buna inanacaktır Buna inanmamak taassup inatçılık ve cahillik olur Muhammed aleyhisselam Kur’an-ı kerim surelerini neşr ederken ancak Allahü teâlânın kendisine vahiy ettiği sözleri nakil ediyor bunları O da diğer insanlarla birlikte öğreniyordu.

Kaynak: http://www.bakimliyiz.com/




Toplam 72590 ziyaretçi (114847 klik) sitemizi ziyaret etmiştir!...
 

Allah'a hakkıyla kulluk etmek; ölmeden ölmek, nefsini yenmektir!..

***
***
Duyuru Panosu
SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ... "http://cevdet-akburu.tr.gg//" İSİMLİ SİTEMİZ 12.06.2014'TEN BERİ YAYIN HAYATINA DEVAM ETMEKTEDİR!
SİZLERİ HEM BİLGİLENDİRMEK HEM DE HOŞÇA VAKİT GEÇİRTEBİLMEK GAYESİNDEYİZ...
SİTEMİZ ASLA TİCARi AMAÇ GÜDÜLMEKSİZİN SADECE ALLAH RIZASI İÇİN HİZMETE SUNULMUŞTUR!..
***
HABERLER OKU
GÜNCEL HABERLERİ OKUMAK İÇİN,
HABER LİNLERİNİ TIKLAMANIZ YETERLİDİR.
***
ip adresi
***
View Cevdet Akburu's profile on LinkedIn
***
***
***
***

 
twitterfacebookgoogle pluslinkedinrss feedemail
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol