|
CEVDET AKBURU "SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ" |
|
İLİM YUVASI / OCAĞI |
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
|
|
 |
|
ALLAH (CC) İLMİ İÇİN ÇALIŞANLARIN YOLU HEP AÇIK TUTULUR!
Gerek Hadis-i Şeriflerde ve gerekse yüce KUR'AN-I KERİM'de bize emredilen şey; okuyun, ilim öğrenin, ilim öğretin EMRİ olmuştur!.. Hz. Muhammed (sav)'e de, Hira Mağarası'nda ilk vahiy indirildiğinde de Cebrail (as) tarafından ilk EMİR OKU, olmuştur.
İşte biz de bu inanç ve bu düşünceyle yola çıkmış bulunuyruz. İnancımız o ki, Alllah (cc), her daim haklının ve doğrunun yanındadır. Biz de hep Hakk ve doğru olanları iletmekle kendimizi aciz bir kul olarak mükellef kıldık... Bunu da yalnızca Allah (cc)'ün rızasını gözeterek yapmayı kendimize hedef ve yol seçtik...
Okumak ve ilim tahsil etmek bir memleket ya da toplumlar için çok çok önemli ve çok hayati bir öneme sahiptir. Nedenine gelince; her türlü kandırmaca, eşitsizlik, zulüm, kul ve insan hakkı gasbı, her türlü adaletsizlik, hukuksuzluk, köleci düzen, bağnazlık ve her türlü dini ve islami meseleleri hayasızca ve hadsizce kendi çıkarları için kullanabilen sömürü düzenine karşı uyanık bireyler ve toplumlar olmamız gerektiği şartıdır. Ancak gelişmiş ve uyanık bireylere sahip toplumlar böylesi ilkel düzene geçit vermezler. Bir toplumda üstte sayılan her türlü haksızlık ve adaletsizlik yalnızca kendi haklarını bilmeyen kapalı ve bilinçsiz toplumlara has bir durumdur...
Allah (cc), insanı yoktan var etti. Ona gündelik hayatında ihtiyaç duyacağı eşyayı, saadet ve mutluluğu kazanmada irade yeteneği olan aklı, fayda ve zarar verecek olan şeyleri birbirinden ayırabilmesi için düşünce ve buna gerekli olan işitme ve görme organlarını, kendisiyle çalışmaya güç yetirebileceği birtakım kuvvetleri ihsan etti. Kur'ân'da bu muazzam nimete şöyle değinilir: "İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan birşey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Gerçek şu ki, Biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; Onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Şüphesiz Biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör." (İnsan, 76/1-3). Bir âyet-i kerimede de: "Hanginizin daha güzel amel edeceğini denemek (imtihan) için" (Mülk, 67/ 2) buyurulur. Ayette geçen "sınamak" kelimesi, insanın kendisi sebebiyle yaratıldığı gayedir. Allah bunu gündüzün aydınlığı gibi apaçık beyân etti: "Andolsun ki Biz Allah'a kulluk edin ve putlardan sakının diye (emretmeleri için) her millete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur." (Nahl, 16/36). Yine bir başka âyette insanın yaratılış gayesi ve dünya hayatındaki vazifeleri şöyle dile getirilir: "Senden önce hiçbir Resul göndermedik ki ona: 'Benden başka ilâh yoktur; şu halde Bana kulluk edin diye vahyetmiş olmayalım." (Enbiya, 21/25).
Kur'ân'da Allah'a ibadetin gerekliliğine işaret eden ve bunun insan için yerine getirilmesi ne denli lüzumlu birer ilâhî teklifler olduğunu beyân eden daha nice âyetler vardır. Öyle ki, birçok âyette Allah (cc) ibadeti terkeden ve ondan yüz çevirenleri cehennem azabıyla tehdit etti. Kendisine ibadete sarılanlara ve peygamberlere uyanlara ahirette güzel karşılık vereceğini vaad etti. Yapıldığında dünya ve ahirette hoşnut olacağını bildiren, ibadetten yüz çevirip yan çizenleri korkutan âyetlerin çokluğuna ve açıklığına rağmen insanların çoğu ya cehaletten dolayı, ya kasıtlı ya da küfr-i inadîlerinden dolayı Allah'a kulluk etmekten yüz çevirdi. Şüphesiz ki, insanları Allah'a kulluk etmeye ve peygambere tâbi olmaya sevkeden güç, Allah'a olan imanın kuvveti, salih amel işleyenler için hazırlanmış olan mükâfatlar; Allah'a isyan edenler için de hazırlanmış cezalardır. İnsanın Allah'la olan irtibatını sağlamada Kur'ân'da beyân edilen cezalarda caydırma, vaad edilen mükâfatlarda da bir motivasyon işlevi vardır.
Bu konuda Allah (cc) şöyle buyuruyr, biz sizleri özgür bireyler olarak yarattık...
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız en muttakî olanınız (O'na karşı gelmekten en çok sakınanınız) dır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir.”
Her insan saygındır ve Allah katında eşittir. Yalnız Allah katında yükseklik ve mertebe sabibi olmak yalnız TAKVA ile olur. Bu hüküm ayette, “Allah katında en üstün olanınız en muttakî olanınızdır” şeklinde ifade edilmiştir.
İslam dini; milletler, ırklar ve kabileler arasındaki farkları kaldırarak onların insan olma bakımından tıpkı tarağın dişleri gibi birbirine eşit olduklarını ilan etmiştir. Aralarındaki soy, ırk, dil ve renk farkına zerre kadar önem vermemiştir. Hz. Peygamber (s.a.s), bu gerçeği şöyle dile getirmiştir: “Ey insanlar! Biliniz ki sizin Rabb’iniz birdir, babanız birdir. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba; beyazın siyaha, siyahın beyaza, takva dışında hiçbir üstünlüğü yoktur.” (Ahmed, V, 411)
Bu hükmü, yüce Allah; ırk, renk, cinsiyet, din ve ülke ayırımı gözetmeden bütün insanları muhatap almış ve onlara seslenmiştir. Tîn suresinin, “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık” anlamındaki dördüncü ayetiyle yaratılışının mükemmelliğini bildiren yüce Rabbimiz İsra suresinin, “Andolsun, biz Âdemoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık, kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık” anlamındaki yetmişinci ayetiyle insanın varlıklar âlemindeki yerini, değerini ve üstünlüğünü dile getirmiştir. En’am suresinin, “O Allah ki, sizi yeryüzünde halifeleri yaptı” anlamındaki 165. ayeti, Bakara suresinin, “O Allah ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı” anlamındaki 29. ayeti ve Lokman suresinin, “(Ey insanlar!) Göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi?” anlamındaki 20. ayeti de insanın değerini ifade eder. Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberlerin insanlık âlemine tebliğ ettiği hak din İslam’ın; “insanın canını, malını, neslini, aklını ve dinini saldırı ve tehlikelerden korumayı” amaç edinmiş olması da Allah’ın insana verdiği değeri ifade eder. Bu itibarla bizim de inancı, ırkı, rengi, cinsiyeti ve ülkesi ne olursa olsun bütün insanları Allah’ın birer mükemmel yaratığı ve saygın varlığı olarak görüp onun şahsiyetine ve haklarına saygı göstermemiz gerekir. Anadolu’nun bağrında dizeleriyle gerçekleri dile getiren Yunus Emre’nin dediği gibi biz, “yaratılanı yaratandan ötürü sever ve sayarız.” Çünkü insanların hepsi Allah’ın kuludur, insan ve temel haklara sahip olma açısından hepsi eşittir. Müslüman olarak inancımız ve insana bakışımız budur.
-Bütün insanlar aynı atanın Adem (as)'ın çocuklarıdır:
Bu hükmü, ayetin “Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık” cümlesinden çıkarıyoruz. “Bir erkek ve bir dişi” ile maksat ya “Âdem ile Havva” veya her insanın “bir ana ve bir babadan” yaratılmış olmasıdır. Yüce Allah, Nisa suresinin, “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının” anlamındaki birinci ayetinde bütün insanları tek kişiden ürettiğini bildirmektedir. Yüce Allah; havası, suyu, toprağı, bitkileri, madenleri ve diğer varlıklarıyla dünyayı yaşanabilecek hâle getirmiş ve yeryüzünün efendisi ve halifesi kılmış, insanı balçıktan yaratmış ve ona ruh vermiş, “ol” emriyle Âdem’i mükemmel insan olarak var etmiştir. (Bakara, 30; Âl-i İmran, 59; Sad, 71-72)
Yani her birey özgürdür, başkaları tarafından sömürülmesi hem haramdır, hem de günah... Ama günümüzde ne yazıkki HARAM ve GÜNAH tanıyan çok azdır. O halde ne yapmalıyız, bireyler ve bu sayede toplum olaral uyanık olmalıyız ve asla hakkımızı gasbedenlere imkan ve pirim vermemeliyiz...
Bunun da yolu uyanık ve bilgili bireyler olmaktan geçiyor... Uyanık bir birey, uyanık topluma ışık tutan bir mum ve bir meşale gibidir. Hatta öyle ki, bir güneş gibidir...
O yüzden hakkıyla işini yapan alimler bir milletin, GÜNEŞ gibi aydınlık ve parlak yüzleridir. Ama artık alimler kimsesizlerden ve Hakk'tan yana değil de, KASA ve MADDİ kazancının olduğu yöne doğru meyletmiş ve o tarafa çalışır hale gelmişlerdir... Çok acı bir gereçek ama günümüzde Hakk için ve Hakk adına çalışan gerçek anlamda bir tane bile alim göstermak gerçekten çok zordur... Neden bu kadar karamsar olduğum konusuna gelince; zaman olur, haksızlıklar ayyuka çıkar, kul ve yetim hakkı gaspedilir, fakir fukaralar ezilir, horlanır, yuhalanır, insanlık ne yazıkki cançekişir hale gelmiştir ama gene alimlerden tek çıt yok, zaman olur Hz. Muhammed (sav)'e ve Kur'an-ı Kerim'e hadsizce ve hayasızca hakaret edilir ama gene ağzını açıp da tek bir kelime eden bir tek alim göremezsiniz. Onlar da haklı tabii, ne de olsa zamane alimleri... Belliki onlar da ahiri zaman ŞER alametlerinin pençesine kapılmışlar, Allah korusun... Eğer ellerini vicdanlarına koyup, Hakk'ça bir vicdan muhasebesi yapacak olurlarsa benim bu acı feryadımın ve eleştirilerimin çok da acımasız olmadığını göreceklerdir. Ama onu da yapabileceklerini düşünemiyorum doğrusu...
Bunları ne yazıkki içim kanağlayarak dile getiriyorum ama maalesef acı gerçekler budur. Artık alim diye bildiklerimiz de maddiyat ve kasası telaşına düşmüşlerdir. Ve hatta öyle ki, güçlüye ve iktidara yakın olma, onlara yaranma adına binbir türlü nahoş ve yakışıksız davranışlar da cabası...
Allah (cc), şunu kesin bir emirle bildirmiştir ki, sakın olaki benim ismimi, benim ilmimi ve benim dinimi bir zenginlik aracı olarak kullanmayın, lanetlenirsiniz buyurmuştur... Ve ilk hesaba çekilecek olanlar da gene bu alim geçinen ve hayasızca Allah (cc)'ün, ilmiyle zenginlerin en zengini olanlardır...
Bizim buradaki tek gayemiz Hakk'tan ve haklıdan yana olmak ve Allah (cc)'ün rızasına uygun olarak dilimizin döndüğü ve aklımızın erdiği kadar, karınca kararınca milletimizi aydınlatmaktır... Ama kabul eder ama kabul etmezsiniz, o tamamen sizin iradenize kalmış bir durumdur...
Bütün bu anlatılanlardan sonra sizleri Hakk yoluna davet eder her daim Hakk'tan ve haklıdan yana olmanızı diler, Allah'a emanet olmanızı Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim... Esen Kalın, Allah'a emanet olun!..
Cevdet Akburu
Toplam 75783 ziyaretçi (121568 klik) sitemizi ziyaret etmiştir!...
|
|
|
 |
***
***
Duyuru Panosu |
|
|
***
HABERLER OKU |
|
|
***
***
***
***
***
***
|
|
|
|