SALİH BABA HAZRETLERİ
(Doğumu:1846 / Ölümü:1906)
Erzincan'da yetişen Allah dostlarındandır.
1263 (m.1846) yılında doğdu.
Babası Mustafa Efendi İmam idi.
1324 (m.1906) yılında Erzincan'da vefat etti.
Erzincan'da Kırtıloğlu Tekkesi yakınında Akmezarlığa defnedildi.
Tasavvufta Halidiyye yolu rehberlerinden Muhammed Sâmî Erzincanî Hazretleri'nden feyiz alarak kemale erdi.
Daha önceleri tüfek ustalığı ile uğraştığı bilinmektedir.
Tasavvufta kemale erdikten sonra pek çok şiir yazmış ve talebe yetiştirmiştir.
Şiirlerinin toplandığı bir bir Divan'ı yazdı.
Tekke edebiyatında son devir şiirlerinden olan Salih Baba şiirinde bütün türleri kullanmış, gazel türüne ise ağırlık vermiştir.
Şiirlerinde tema olarak bu dünyanın geçiciliğini, asıl hayatın ahiret hayatı olduğunu, Allah Teala'nın emir ve yasaklarına uymak gerektiğini işlemiştir.
Piri Sami Hz.lerinin (Muhammed Sami Hz.leri) müridi olan Salih Baba’nın ümmi olduğu halde, “Söyle Salih” demesi üzerine Salih 40 gün şiir okuyor, yanındakiler de yazıyor. 40 gün sonra “Yeter Salih” diyor, Salih ne söylediğini de bilmiyor. Bazı şiirlerinden örnekler:
Saadet Burcunun Sultanı sensin
Kamu dertlerin dermanı sensin Ya Resulullah (SAV)
* * *
Cihanda şimdi kal ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar nice civanı
Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı
* * *
Söz ile kalbe dolmaz ledünni
Bütün azaların dil olmayınca
Nefsi emmarenin bilinmez fendi
Gönül şehri bahri nil olmayınca
* * *
Bedensiz bir güzel gördüm efendim
İlikten damardan kandan içeru
Canan illerinden sordum efendim
Bir gizli can var candan içeru
Aslında iki tane Salih vardır. Birisi müezzin olan Salih, diğeri de çekingen, ümmi, içine kapalı bir Çilingir ustası olan Salih. Aynı mahalle şakini olarak birbirine hal hatır sorar arkadaşlık ederlerdi. Müezzin Salih, Çilingir ustası Salih’e der ki: “Bir gün sen bizim şeyhin sohbetine gel, bir gün de ben senin Şeyhin sohbetine geleyim. Hangisinin sohbetlerinden lezzet alır, içimizde ısınma olursa ikimiz de o Şeyhin tarikatına girelim.”
Müezzin Salih’in teklifi üzerine Şeriatsiz hallere saptığından battal olmuş bir tarikata dahil olan ve bu yüzden manen gıdalanamayan Salih Usta bir gün Pir’i-Sami Hazretlerini dinlemişler, ertesi gün yine Pir’i Sami Hazretlerinin sohbetlerinde bulunmuşlar. Asıl maya ve cevheri Şeriata bağlılık olan halis tarikatın yüksek nimet ve tasarrufunu taşıyan bu ulu Şeyhe gönüllü olarak intisap eden bu Salih Usta bir daha kendi Şeyhine dönmemiştir. Bu şekilde Salih Usta sessiz, mahçup ve bilgisiz bir kimse olarak sohbethanenin arka taraflarında köşebucak gizlenir kimse ile temas etmeye çekinir bir vaziyette kendi halinde oturur.
Bir gölge misali gelir ve giderdi. Bir gün Aktar Hacı İbrahim Ağa, başka dergahlarda Yunus Emre’nin, Nedim’in Bakî’nin, Niyazi Mısrî’nin ve Kuddusi Baba gibi büyükleri hikmetli şiirlerinden beyit ve kıtaların okunmakta olduğunu, bizim kolun büyüklerinden de şairler olsaydı da onların şiirlerini okuyup kendi usül ve adabımızın sefası ile feyzap olsaydık derler. Piri Sami Hazretleri: “Oğul bu bir himmet ve zuhurat işidir. Şiiri bizim Salih bile söyler” buyurarak eli ile de arka taraflarda gizlenerek yer arayan Salih Usta’yı işaret edince, Salih’in derunu bilip duymadığı acaip bir varidat ile dolarak hemen o anda irticalen şiir söylemeye başlamış ve yine o anda “fena”ya kavuşmuştur.
Bu varidatın, Fehbihal ve ilim ile söylediği şiirleri Piri Sami Hz.leri’nin: “Yeter Salih” demesine kadar devam edip tamamlanmış ve bu emirden sonra da başladığı gibi kesilmiştir. Salih Baba divanı “Fenafişşeyh” halinin akislerinden ibaret olduğundan Osmanlı divan edebiyatında emsali yoktur. Diğer divanlar zamanın usülünce sırf şairlik kaabiliyeti ile yazılmış olduğundan çok güzel şiirlerde olsa “Halk” aksettirici değildir.
Salih Baba Divanı sadece rabıtadan ibarettir, dense yeridir. Bu sebepten olacak ki Paşa Hz.leri “Salih Baba Divanı, Tarikat adabı ve Müritlik halleri ile Mürşitlerin samimi en güzel ve kemali tarzda ifade ve nazmeden eserdir” buyurmuştur. (Rabıta-i Nakşi Hayali).
Yeter ettin bu Salih’e itâbı
Bir zaman gösterdin yevmül-hisabı
Şimdi arz eylersin ümmül-kitabı
Büsbütün lâl ettin dillerimizi.
Şiirlerinden örnek aşağıdadır:
Ömür cevherdir kadri bilinmez
Ömür cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamânı
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırır nice cüvânı
*** *** ***
Şeyhim benim sultan imiş
Haktan bize ihsan imiş
Can derdine derman imiş
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri derviş eyledi
Bir sâlih-i mestâneyem
Ne uslu ne dîvâneyem
Bilmem beni ben ya neyem
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri derviş eyledi.
1) Sâlih Baba, Hayâtı ve Eserleri
 
Sakın gafletle geçirme zamânı.
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni
O'dur aslım benim fer'i mukayyed
O'dur dil şehrinin nuru imanı
Görünür cebhesinde nur-u Ahmed
Olardır vâris-i peygamberani
Olar kaimmakam-ı Mustafa'dır
Olardır şehr-i ilmin pasubanı
Olar can ilinin bülbülleridir
Bütün olmuş oların aşiyanı
Oların ruhlarının yok kararı
Dolaşırlar zemin ü asumanı
Olar bu alemi devran ederler
Ararlar derde düşen natuvanı
Bular bu alemin hem berzahında
Esir etmiş durur çok pehlivanı
Kişiye derd büyük sermayedir bil
Düşürür yola ahir karubanı
Heva-yı nefsine tabi olanlar
Bular kande bulur dârü'l-emanı
Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir daim ol eyler ziyanı
Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamanı
Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar çok civanı
Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı
Bular benzer koyun başlı kilaba
Buların dünyadır dini imanı
Sefinen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keştibanı
Hudâ hazır diye ikrar edersin
Kimin yanında söylersin yalanı
Ya dersin birdurur Hallak-ı alem
Beğenmezsin filan oğlu filanı
Benim gözümde görürsün hilali
Senin gözünde görmezsin giranı
Helak etmek dilersin mar-ı nefsin
Ya sen beslersin ol ejder yılanı
Eğer derdin olaydı ey birader
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı
Hakikat güllerin görmek dilersen
Arayıp sen de bul bir bağçevanı
O kim âma-durur çeşm-i basiri
Göremez Pîr-i Sami gibi canı
Cihanda mürıid-i Rabbani Ol'dur
Der'i asilerin darü'l-emanı
Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur
Bu asrın hem O'dur kutb-u zamanı
Füyuzatı erişir şarka garba
Sarıbdır nisbeti cümle cihanı
Meded pîrim benim ol dest-i girim
Ziyalandır kulub-u aşıkanı
Derunum pak edip hubb-u sivadan
Münevver eylemek şanındır anı
Bu ten-i Yakub'un ref et hicabın
Görünsün Yusuf'un vuslat nişanı
Seni Hak bilmeyen ol geçreviler
Buluğa ermez anların imanı
Kelam-ı Hakk'a guışolmayanlar
Alamaz feyzi himmet-i pîranı
Senin sayende salihdir bu Salih
Ki senden gayrı yoktur mihribanı
ŞİİRDE GEÇEN KELİMELER VE ANLAMLARI
Meânî = Manâ, hikmetli söz.
Fer = Kol, dal, kök.
Mukayyed = Kayıtlı.
Dil = Gönül.
Cebhe = Alın, yüz.
Vâris = Mirasçı.
Kaimmakam = Yerine bakan, vekil (kaymakam buradan gelmedir ve Vali'nin yerine vekil demektir).
Pâsubân = Gece bekçisi.
Âşiyan = Kuş yuvası, ev, bina.
Zeminüâsuman = Yer ve gökyüzü.
Na-tüvan = Zayıf, güçsüz.
Berzah = İki şeyin arası, iki âlem arası.
Âhir = Nihayet, son olarak.
Karuban = Kervan.
Hevâ-yı nefs = Nefsin arzuları.
Kande = Nerede.
Dârül-emân = Sığınak, sığınacak yer.
Kal = Söz, lâf, kuru ve boş söz.
Civan = Genç.
Kilab = Köpek.
Sefine = Gemi.
Keştiban = Kaptan.
Hallâk = Durmadan yaratan Allah, yaratmasında kesinti olmayan.
Hilâl = Kıl, çöp.
Girân = Değnek, ağaç.
Mâr-ı Nefs = Yılan nefis.
Hızr-ı zaman = Mürşid.
Âmâ = Kör.
Çeşm-i basiri = Gören gözü.
Der = Kapı.
Dârul-eman = Sığınılacak yer.
Kutb-ı zaman = Kutubların kutbu. Manevî derecelerin en yükseğine ulaşan. Cenâb-ı Hakkın esma ve sıfat tecellilerine mazhar olan. Evliyanın âmiri.
Füyûzât = İlim, irfan, bolluk, verimlilik.
Şark-garb = Doğu-bat.
Nisbet = Bağlılık, ilgi.
Dest-i gir = Elden tutan, yardım e-den.
Ziya = Işık, aydınlık.
Kulûb-ıâşikan = Âşıkların kalbi.
Derun = İç, batın.
Hubb-ı sıva = Dünya, madde sevgisi.
Münevver eylemek = Nurlandır-mak.
Ref = Kaldırma, açma.
Hicab = Örtü.
Vuslat =Kavuşma.
geçrev = Eğri gören, sapık.Hakkın kelamına kulak vermeyenler.
Feyz = Bolluk, gürlük, ilim, irfan.
Himmeti feyz-i pirân = Pirlerin manevi yardımı.
Mihribân = Sevgili.
Cihânda şimdi gâl ehli çoğaldı.
Gel ey cân eyleme cânânı zayi"
Edersin gonca-i verdânı zayi'
Gül olmayan bağa bülbül gelir mi
Edersin ol güzel gülşanı zayi'
Senin aslın-durur sırr-ı "nefahtü"
Gel etme nefha-i Rahmân'ı zayi'
Geçip "lâ" perdesin "illâ"ya azm et
Gel etme cevher-i îmânı zayi'
Makâm-ı kudsî lâhûtun hümâsı
Sen etme mürtefi seyrânı zayi1
Ki sensin "Alleme'l-esmâ"ya mazhar
Gel etme bu kadar ihsanı zayi'
Olup bir kâmil inşâna mukârin
Gel etme sohbet-i merdânı zayi'
Olup dergâh-ı Sami'de müdavim
Gel etme nokta-i irfanı zayi1
Eğer Salih gibi battal olursan
Edersin himmet-i pîrânı zayi'
|
|
Salih Baba
Başka Bir Dörtlük:
|
Söz ile kandırı nice civânı.
Şeyhim bana sultan imiş,
Hakk'tan bize ihsan imiş,
Görün beniaşk ne imiş,
Amiri derviş eyledi.
|